Geçenlerde arşivimi karıştırırken, lisede yazdığım yazılarımı buldum. O yıllarda bir köpek tarafından ısırılarak kuduza yakalanmış ve aşıların fayda etmemesi nedeniyle tecrit odasında ölümü bekleyen bir çocuğun haberini okumuş ve çok üzülmüştüm. Hoş, muhtelif zamanlarda üç defa köpekler tarafından ısırılıp üçer defa aşı olan ve bir seferinde de 21 iğneden kaçamayan yine ben. Noktasına, virgülüne dokunmadan, o yazıyı aktarıyorum.

ÇOCUK GÖZÜYLE (4-5 yaşlarında)
Çok şirin bir köpekti. Akşam babam gelince söyleyeyim evde besleyelim onu. Galiba babamın canını yaktı ama olsun akşama unutur. Ben düşünce ayağım kanıyor ama akşama kadar geçiyor nasıl olsa unutur unutur.

ANNE GÖZÜYLE

Aman Allahım. Babanı ısırdı demek sana bir şey oldu mu? Baban nerede? Ne yapıyorlar. Bu zamanda kuduz da çok arttı, aşılar bir işe yaramıyor, kocama bir şey olursa ben ne yaparım. Aman Allahım, Yarabbim, nereden geldi bu köpek başımıza, Allah kahretsin.

ADAMIN GÖZÜYLE

Öğlende saat 2 civarında kocaman bir kurt köpeği üstüme saldırdı. Vurun o sokak köpeklerini, belediyede kabahat zaten. Sokakta köpek bırakmamaları lazım. Beni ısırdı, işin yoksa aşı ol. Vurun o köpeği vurun. İşime geciktim patron ne diyecek şimdi. İzmir’de Hamdi beye telefon edip son durumu bildirmem lazımdı. Ne yapacağım şimdi ben, mahvoldum. Allah kahretsin. Oğlum sen olanları annene anlatırsın hadi şimdi eve git, ben akşama gelirim. (Konuşmalar hekim ile adam arasında geçer)

– Ne renkti
– Kahverengi
– Cinsini biliyor musunuz?
– Tabi kurt köpeği
– Nerenizden ısırdı?
– Elimden ve ayağımdan
– Ağzından salya….
– Vardı, vardı
– Gözü kırmızımsı mıydı?
– Eeevet
– Peki efendim şuraları imzalayıp her gün gelin 21 iğne artı 3 aşı olacaksınız. O köpek bulundu, kuduzmuş
– Olur, olur gelirim işim yoktu sanki. Keşke tekme atmasaydım o ite.

KÖPEK GÖZÜYLE

Bütün hatam Alman kurt köpeği olarak doğmamdı. Annemde babamda benim gibi saf birer kurttu. Doğduğumdan beri bana özenle bakılıyor, ihtişamla yetiştiriliyordum. Yine benim gibi arkadaşlarım vardı. Daha oyun çağımı bitirmeden özenle eğitilmeye başlandım. İz nasıl sürülür, nasıl koku alınır, ne yapılır, zor şartlar altında neler yapmalıyım… Ne demek oluyor bütün bunlar, bir türlü anlayamıyorum. Deneme sınavı olarak bir köleyi yakalattılar. Kaçak bir köleyi, çok rahat buldum onu ve gözümün önünde vurdular. Bir türlü olmadı, uyamadım o hayata ve beni çürüğe çıkartıp sivil halktan birine verdiler. Sokakta dolaştığımda herkes yana çekiliyordu. Çok seçtiğim çocuklar Azrail’den kaçar gibi koşuşuyorlardı. Neydi benim kabahatim. Eski özeni görüyordum ama bu beni sıkıyordu. Niye bir süs köpeği olamamıştım. Neden? Hiçbir zaman sokak köpeği gibi olamadım, olamazdım. Onlar kadar rahat, sade. Ama arkadaş buldum. Sokak köpeğiydi ama çok iyiydi. Dolaşıyorduk, et gördü hemen yedi. Ben dokunmadım, 5-10 dakika sonra kıvranarak öldü. O olay çok dokundu evden kaçtım. Sokaklarda dolaştım, vurdular, kovaladılar. Dokunmadım, saldırsam.. istemem. Bir grup bana ateş etti. Saçmalar vücuduma girmişti, bayılmışım. Köpeklerden anlayan iyi biri beni tedavi ettirdi, besledi. Oradan da kaçtım. Bir gün üstüme benden ufak ama hızla koşan bir köpek geldi, onu öldürdüm sanırım ama beni yaraladı. Aradan 1-2 ay geçti ışıktan çekinmeye, sudan kaçmaya başladım. İnsanlara saldırıyordum. Çok geçmedi beni buraya kapattılar. Sizler yani insanlar tecrit odası diyor. Ölümümü bekliyorlar. Söyleyin şimdi bana benim suçum ne?

BENİM GÖZÜMLE

Olanları anlattım şimdi siz karar verin suçlu kim acaba?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.